29 Temmuz, 2009

24.07.09

Bu kez her şeyin kötü gitmesi hoşuma bile gidiyor.
Sana yalan söylemiyeceğim, acı çekmenin güzel yanı hissedebiliyor olduğunu gözüne gözüne sokan, kulak kepçenden küçük ayak parmağının tırnağına kadar durmadan batan küçük kıymıklardır.
Duyarsızlaşmanın başlamasından hemen önce düşündüğüm şey manasızlıktı. Hakikaten uğraştım. Hem de çok fazla. Bu dediklerim sadece lafta kalmasın, depresif yazmak için yazmak olmasın diye engel olmaya çok çalıştım. Sonra anlamak için harcadığım o çabalar..Yo, belirli bir şey üzerine değil. Genel itibariyle girdiğim bir mücadele bu. Sadece etraftaki cırcırböceklerinin susmasıyla yaprakların sallanırken çıkarttığı sesi daha rahat duyabilmek gibi. Hah sonunda diyerek arkana yaslanıp gözlerini yummak gibi. Sessizliğin en güzel melodi olduğunu düşünerek uyuyakalmak gibi. Her şey durunca birkaç saniyeliğine, düşünmek için zamanın oluyor bilirsin. Ne yaptığını değil de ne yapacağını mesela. Şu sıralar tek kaygım gelecek olsa da, aslında tek derdim acıyı daha da tatmak için kıymıklara daha sert bastırmak. Neden ama? Yani, mazoşist miyim ben? Ya da mazoşistlik sadece fiziksel acıyla mı sınırlıdır? Bu kadar kalıplara dökme isteği de yok pek içimde. Neyse ne, hoşuma gidiyor ve devam edeceğim..

29.07.09

Bir şekilde karar vermenin önemini kavradım. Karar zerre kadar umurumda değil, yine kendimi düşünüyorum. İçim çok rahat şuan. Mutluyum da ucundan biraz. İyi bir şey bu tabi. Kararımı verdim. Önümdeki 1 sene çok güzel olacak, ruhen de hazırladım kendimi. İnsanlara daha yüksekleri hedeflediğimi anlatırken çok zorlandım bu bir haftada. Herkes o kadar uyuşmuş ki, “sonuca varmak” için o kadar acele ediyorlar ki, hayatlarını düşünmeden eski gelen ayakkabıyı kapıcının kızına verir gibi düzene hediye ediyorlar. Ve işin kötüsü, şuan hepsi sağır ve kendimi zaten çoktan beyinleri yıkanmış insanlara neyin doğru neyin yanlış olduğunu düşünmeleri için yalvarırken görüyorum. İyi bir şey değil. Vazgeçtim bugün. Kimi görsem susuyorum. “hıhı, tabi, öyle, evet” kelimeleriyle döşenmiş cümleleri bırakıp gidiyorum kucaklarına. Hiç “ama, hayır, yanlış, doğru, bence,” kelimelerini kullanmadım mesela. Umurumda değil. Olmaması ilk kez de hoşuma gitti yani. Ben rahatım. Kafamda hallettim. Sonra bu eylemlerimden tamamen bağımsız olarak dolaptaki fotoğrafı çıkarttım, uzun süre bakarak sırıttım. Evet evet, güzel olacak.

0 yorum: